Yaklaşık 30 yıl önce fason üretim ve ucuz iş gücüyle anılan Çin artık birçok alanda ekonomik bir güç. Bunu başarmak için ise özellikle 2000’li yıllardan itibaren deyim yerindeyse hissettirmeden sürdürdüğü bir istila politikası uyguluyor. Küresel ekonomideki daralmaya bağlı olarak, ihracatı gerilese de Asya devi, özellikle teknoloji ve ağırlıklı olarak Afrika’dan elde ettiği ham maddedeki üstünlüğünü avantaja çevirmeyi başarıyor. Dünya Ticaret Örgütü’nün kurallarına aykırı hareket etmekle suçlanan ve sıklıkla birçok ülkede soruşturmalara uğrayan Çinli şirketlerin, küresel ekonomiyi sarsan etkisi durdurulamıyor.
Komünist rejimle, kapitalist ekonomi politikaları uygulayan ülke, kapalı bir kutu. Çinli büyük firmaların neredeyse tümü ya devletin ya da devletin güdümündeki politikalarla ilerliyor. Küresel ekonomide kural tanımadan ilerleyen söz konusu şirketler devletlerinden ucuz kredi alarak yatırım veya ihracat yaptıkları ülkelerde avantaj sağlıyor. Zaman içinde sessiz ve derinden ilerleyen bu işletmeler bir süre gittikleri ülkedeki sektörleri ele geçiriyor. Bazı pazarlarda ise ‘Para yakma’ stratejisini yani kâr elde edene kadar zarara katlanma durumunu pervasızca uyguluyor. Bunun için yoğun devlet destekleri alınıyor. Kamudan bu şirketlere ne kadar para aktarıldığı ise bilinmiyor çünkü komünist rejimde veri ve bilgiler genelde saklanıyor.
Uluslararası ilişkilerde ‘Salam dilimleme taktiği’ olarak bilinen fark ettirmeden ve yavaşça istediğini elde etme politikası sürdürüyor. Asya devinin bu istila politikası en açık şekilde Afrika kıtasında görülüyor. Çin’in 2000’den bu yana Afrika’dan ithalatı 1,2 trilyon dolarken, ihracatı ise 1,27 trilyon dolar. Kıtadaki ham madde başta olmak üzere birçok maden de ithalat yoluyla Çin’e gidiyor. Bu yıllar bazında 3 bin 500’den fazla Çinli şirket, Afrika’ya yatırım yaptı. Kıtaya yatırım yapan şirketlerin yüzde 70’i özel sektör ve bunların kıtaya yatırım stoku 43,4 milyar dolar. Çin, kıtada inşaat, madencilik, ulaşım ve enerji alanlarındaki en büyük yatırımcı konumuna geldi ve Afrika’daki altyapı projelerinden 2020’de 24 milyar doların üzerinde gelir elde etti. Afrika’da kara yolları, demir yolları ve elektrik üretim tesisi projelerinin yüzde 25’i Çin sermayesiyle inşa ediliyor.
Küresel ticaret ekseninin doğuya kayma beklentisini avantaja çevirmek isteyen Çin; kendi hinterlandı dışındaki pazarların tamamında tam saha pres yapmayı elden bırakmıyor. Pekin Yönetimi’nin ihracatçıya verdiği yoğun destek, sübvansiyon, uzun vadeli kredi ve hatta ucuz lojistik maliyetleri birçok ülkedeki yerli üretimi tehdit ederken, ticaret dengesini de bozuyor. ABD ve Avrupa Birliği kendi şirketlerini Çin baskısına karşı korumak için yoğun mücadele ediyor. Dünya ticaretinde ve siyasetinde önemli bir aktör olarak daha çok ön plana çıkan Çin, yüzde 18 pay ile ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci ekonomisi. Çin’in dünya ticareti içindeki payı ise yüzde 13 ila yüzde 15 arasında seyrediyor. Ülkenin bu konumu nedeniyle, diğer ülkeler ile imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları (STA) dünya ticareti açısından da belirgin sonuçlar ortaya çıkarıyor.
2023 yılı itibarıyla Çin’in Avustralya, Güney Kore, Gürcistan, Hong Kong, İsviçre, İzlanda, Kamboçya, Kosta Rika, Macao, Maldivler, Morityus, Pakistan, Peru, Singapur, Şili, Yeni Zelanda ve ASEAN ülkeleriyle STA’sı bulunuyor. Çin ayrıca Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması’na (Regional Comprehensive Economic Partnership- RCEP) taraftı. RCEP Anlaşması; Çin, Avustralya, Güney Kore, Japonya, Yeni Zelanda ve ASEAN ülkelerinin aralarında bulunduğu 15 ülke tarafından 2020 yılında imzalandı ve 2022 yılında yürürlüğe girdi. RCEP Anlaşması ile Çin ilk defa çok taraflı bir ticaret anlaşmasına üye oldu. Anlaşma ayrıca Çin, Japonya ve Güney Kore arasındaki ilk STA olması açısından da önem taşıyor. Çin tarafından diğer ülkeler ile yapılan STA’lar taraf ülkelere gümrük vergi oranları ve menşe kuralları başta olmak üzere çeşitli avantajlar sağlıyor. Bu tür düzenlemeler Çin’in ithalat ve ihracat rakamlarının büyüklüğü dikkate alındığında, uluslararası ticaretin akışında da değişiklik yaşanmasına neden olabilecek nitelikte.
Çin’in dünya ekonomisi ve ticareti üzerinde etkisini hissettirdiği diğer bir husus ise doğrudan yabancı yatırımlar. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) Dünya Yatırım Raporu’na göre Çin, yaklaşık 181 milyar dolar ile 2021 yılında dünyada en fazla doğrudan yabancı yatırım alan ikinci ülke olurken, aynı dönemde 145 milyar dolar ile dünyada en fazla yabancı yatırım yapan dördüncü ülke oldu. 2021 yılı itibarıyla Çin’deki doğrudan yabancı yatırım stoku 2,06 trilyon dolara ulaştı. Çin’in diğer ülkelerdeki toplam yatırım stoku ise 2,58 trilyon dolara yükseldi.
Yatırım alanında Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi özellikle kapsam ve bütçe açısından dikkat çekiyor. Tarihi İpek Yolu’nu yeniden canlandırmak amacıyla resmi olarak 2013 yılında başlatılan Kuşak ve Yol Girişimi bölgeler arasındaki altyapı, ticaret, finans ve kültürel bağları güçlendirmeyi amaçlıyor. Bu kapsamda özellikle enerji, ulaşım, lojistik, iletişim, şehirleşme ve çevre gibi alanlarda yatırım projelerine Çin milyarlarca dolar harcıyor. Böylece, birçok ülkeye hibe veya uzun vadeli kredi veriyor. Zaman içinde coğrafi kapsamı Asya Bölgesi’nin dışına taşmış olan Kuşak ve Yol Girişimi’ne toplam 147 ülke katılım gösterdi. Proje kapsamında en fazla yatırım gerçekleştirilen ülkeler Pakistan, Endonezya, Singapur, Rusya, Malezya, Birleşik Arap Emirlikleri, Nijerya olarak sıralanıyor. Bugüne kadar yapılmış olan yatırımların toplam tutarının 1 trilyon dolar seviyesine ulaştığı tahmin ediliyor. Proje, katılımcı ülkeler için önemli ekonomik ve ticari fırsatlar oluşturma potansiyeline sahip. Ancak, altyapı projeleri sayesinde Çin ürünlerinin Asya, Akdeniz ve Avrupa’ya kolayca yayılmasından endişe ediliyor. Tüm bu projeler sayesinde Çin malları kolayca diğer pazarlara ulaşacak.
Çin’in ihracatı, 1978 yılındaki piyasa ekonomisine geçiş sürecinde 10 milyar doları bulmuyordu. Ülke sadece 2023 dış ticaretinde 823 milyar dolar fazla verirken, ihracatı yüzde 4,6 düşüşle 3,38 trilyon dolar, ithalatı ise yüzde 5,5 düşüşle 2,56 trilyon dolar oldu. Bu gerilemeye rağmen Çin’in dış ticaret fazlası avantajı ve özellikle kendi ihracatçısına orantısız destekleri birçok ülkedeki gibi Türkiye’deki iç pazarı da olumsuz etkiliyor. Zira aynı sorun faklı ülkelerin gündemini meşgul ediyor.
Dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip Çin, en büyük ekonomi olan ABD’ye karşı da dış ticaret fazlası veriyor. Çin, peşinde koştuğu ABD ile arasındaki büyük mesafeyi kapatmak için hem Kuzey hem Güney Amerika’daki pazarlara erişim için hayli agresif bir ticaret politikası uyguluyor. Çin 2024’un ilk çeyreğinde 807,5 milyar dolar ihracat, 623,8 milyar dolar da ithalat yaptı. Ocak-mart döneminde 183,7 milyar dolarlık dış ticaret fazlası veren Çin’in buradaki kazanımının yaklaşık üçte biri ABD ile olan ticaret dengesindeki üstünlükten geliyor.
Plastik, çelik, küçük ev aletleri gibi sektörlerin yanında teknoloji ve otomotiv alanlarında farklı piyasalara hızlı giriş yapan Çin malları sıkça rekabet soruşturmalarına maruz kalıyor. Örneğin son dönemde, AB pazarını zorlayan Çinli otomobil şirketleri Birlik tarafından yakın takibe alındı. Geçtiğimiz aylarda AB Parlamentosu’nda konuşan AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, iç pazarının “ucuz Çinli otomobiller” ile dolmaya başladığını söyledi ve soruşturma talep etti. ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, Çin ziyaretinde elektrikli araçlar ve yenilenebilir enerji donanımları gibi bazı yükselen sektörlerde devlet destekleriyle oluşturulan kapasite fazlası üretimin, ihraç ürünlerinin fiyatlarını düşürüp, birçok ülkenin bu sektörlerde üretim kabiliyetini geliştirmesini engelleyeceğine işaret etti. Almanya kendi otomotiv şirketlerini korumak adına piyasa dengesini sağlayacak vergiler konusunda AB’yi harekete geçirmeye hazırlanıyor. Çin’in kapalı ekonomisi nedeniyle söz konusu sübvansiyonlara resmi olarak ulaşmak zor. Pekin yönetimi, üreticilerine ciddi kolaylıklar sağladığı iddialarını kabul etmiyor.
• Elektrik ve elektronik
• Makine, nükleer reaktörler, kazanlar
• Mobilya, ışıklı tabelalar, prefabrik yapılar
• Plastik
• Taşıt
Çin, ekonomisi büyük ölçüde ihracata dayalı olan bir ülke olarak öne çıkarken, en yüksek ticaret fazlası veren ülkeler arasında yer aldı. ABD’nin Çin’den yaptığı ithalat, Çin’e yaptığı ihracattan yaklaşık 382,9 milyar dolar daha fazla oldu. Çin’in diğer önemli ticaret ortaklarından biri olan Avrupa Birliği (AB), 2022 yılında Çin’den yaklaşık 626 milyar avro değerinde mal ithal ederek yaklaşık 366 milyar avro ticaret açığı verdi. En yüksek ticaret açığına neden olan ürünler, çoğunlukla makine ve ulaşım ekipmanları, giyim ve diğer imalat ürünleri olurken, daha dengeli ticaret kategorileri ham maddeler ve tarım ürünlerinden oluştu.